İçeriğe geç

Kamu tercihi teorisi kimin ?

Kamu tercihi teorisi kimin? İmzanın altında Buchanan ve Tullock var; ama hikâye, Wicksell’den Arrow’a, Downs’tan Olson’a uzanan kolektif bir zihin yürüyüşü.

Kamu Tercihi Teorisi Kimin? Sandığın, Bürokratın ve Lobicinin Aynasında Uzun Bir Yolculuk

Bazen bir fikir, ilk bakışta kuru ve teknik görünür; ama biraz yaklaştığınızda, oy verdiğiniz sandıktan belediyedeki ihalenin kapısına, oradan da parlamentoda kurulan kırılgan koalisyonlara kadar her yere ışık tutar. “Kamu tercihi teorisi kimin?” diye sorulduğunda, cevabım hem samimi hem de tartışmaya açık: Bu teorinin sahnesine James M. Buchanan ve Gordon Tullock çıkıyor; ancak perde arkasında Knut Wicksell’den Kenneth Arrow’a, Anthony Downs’tan Mancur Olson’a uzanan kalabalık bir yazar kadrosu var. Gelin, kökenlerini, bugüne yansımalarını ve yarının dünyasında nereye evrilebileceğini, sanki bir arkadaş grubunda muhabbete dalmışız gibi konuşalım.

Kökenler: “Devlet de insanlar kadar insanidir”

Wicksell ve İtalyan maliyecilerin tohumları

19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Wicksell ve İtalyan kamu maliyesi geleneği, vergileme ve harcama kararlarının yalnızca teknik değil, aynı zamanda kolektif tercihlerin pazarlığı olduğunu fısıldıyordu. “Kamu tercihi teorisi kimin?” sorusuna buradan başlamak adil; çünkü “oybirliği”, “marjinal fayda” ve “kurumsal kısıt” gibi fikrî çekirdekler o dönemde yeşerdi.

Buchanan & Tullock: Anayasal pazarlığın ekonomisi

Sonra sahneye Virginia okulunun iki ismi çıkıyor: James M. Buchanan ve Gordon Tullock. Onların birlikte yazdığı anayasal tercih analizi, siyaset bilimini iktisadın araçlarıyla yeniden kurguladı: Seçmenler, politikacılar ve bürokratlar, tıpkı piyasadaki aktörler gibi teşviklere tepki verir; karar kuralları (çoğunluk, nitelikli çoğunluk, veto) oyun alanını değiştirir. Bu çığır açıcı çerçeve, “devlet iyi niyetli ve her şeyi bilen bir hakemdir” romantizmini tersyüz etti. Nötr bir Leviathan yoktu; çıkarların, bilgi asimetrilerinin ve kuralların şekillendirdiği bir süreç vardı.

Okulu genişleten isimler: Arrow, Downs, Olson, Niskanen, Stigler, Krueger

Kenneth Arrow’un o meşhur “imkânsızlık” teoremi, toplumsal tercihlerin tutarlı bir düzen içinde toplanmasının sandığımız kadar basit olmadığını gösterdi. Anthony Downs, rasyonel seçmen ve parti rekabetini anlattı; Mancur Olson, kolektif eylem paradoksunu ve küçük, örgütlü çıkar gruplarının orantısız etkisini açıkladı. William Niskanen, bürokrasinin “bütçe maksimize eden” davranışını teorize ederken; George Stigler ve Sam Peltzman, düzenleyici yakalamanın anatomisini yazdı. Anne Krueger’in “rant kollama” (rent-seeking) kavramsallaştırması ise lobi faaliyetlerinin toplumsal maliyetini görünür kıldı. Kısacası, kamu tercihi teorisi kimin? Evet, yüzü Buchanan ve Tullock; ama sesi çoklu bir koro.

Bugünün Aynası: Sandıktan ihaleye, bütçeden regülasyona

Seçim ekonomisi ve koalisyon aritmetiği

Günümüzde oy verme davranışını anlamak için yalnızca ideoloji yetmiyor; bilgi maliyetleri, gündem belirleme (agenda-setting) ve koalisyon mimarisi devreye giriyor. Basit çoğunluk kuralının, azınlıkların haklarını nasıl zayıflatabildiğini; tersi yönde büyük vetoların nasıl karar felcine yol açabildiğini kamu tercihi diliyle daha berrak okuyabiliyoruz.

Bürokrasi ve teşvikler: Kurallar, bütçeler, metrikler

Performans hedeflerinin kör noktaları, “kullan ya da kaybet” mantığındaki yıl sonu harcamaları, bilgi tekelleri… Bürokrasi eleştirisinin klişeye düşmemesi için, kurum içi teşvikleri ve ölçüm rejimlerini (hangi metrik neyi görünmez kılıyor?) konuşmak şart. Kamu tercihi, tam burada, “niyet” ile “sonuç” arasına giren mekanizmaları didik didik eder.

Lobicilik ve rant kollama: Erişim, bilgi ve ayrıcalık

Bir ihalenin şartnamesindeki tek bir cümle, rekabeti kapatıp rantiye kapısı aralayabilir. İtiraz edelim: Lobi “bilgi sağlama” aracı da olabilir. Fakat kamu tercihi, kural tasarımını, erişim asimetrilerini ve şeffaflık maliyetlerini masaya koyarak tartışmayı veriye bağlar.

Zayıf Yönler ve Eleştiriler: Homo economicus’un sınırları

Davranışsal ve normatif eksiklikler

“Herkes fayda maksimize eder” varsayımı, siyasetin duygusal, kimliksel ve normatif boyutunu eksiltebilir. Kabilecilik, adalet duygusu, kimlik siyaseti, sosyal normlar… Bunlar, oy verme ve politika tasarımını bazen bütünüyle belirler. Davranışsal iktisadın bulguları (saptanmış tercih körlüğü, kayıptan kaçınma, çerçeveleme etkisi) kamu tercihinin varsayımlarını tamamlamak zorunda. Ayrıca, “etkinlik” ile “adalet” arasındaki gerilimde, salt verimlilik hesabı toplumsal meşruiyeti tek başına kuramaz.

Kurumsal tarih ve kültürün ağırlığı

Aynı kural, iki ülkede bambaşka sonuçlar üretir. Çünkü tarihsel tecrübeler, kültürel normlar ve kurumsal hafıza, teşviklerin işleyişini dönüştürür. Bu yüzden kamu tercihini bir “evrensel anahtar” gibi değil, yerel veri ve tarih ile güncellenen bir alet çantası gibi görmek daha sağlıklıdır.

Beklenmedik Alanlarla Köprüler: Açık kaynak, spor kulüpleri, platform toplulukları

Açık kaynak yönetişimi ve mekanizma tasarımı

Bir açık kaynak projesindeki “çekme talebi” (pull request) tartışmaları size tanıdık gelmiyor mu? Az sayıda aktif katkıcının gündemi şekillendirmesi, ücretsiz “sürüş” yapanların çokluğu, yönetişim kuralları… Hepsi kamu tercihi merceğiyle açıklanabilir. Buradan, oylama biçimlerine (örneğin farklı ağırlıklandırmalar), kurumsal teşviklere ve katkıların görünür kılınmasına dair dersler çıkar.

Spor kulüpleri ve taraftar demokrasisi

Taraftar dernekleri, seçimli yönetimler, gelir paylaşımı ve şeffaflık taahhütleri… Spor kulüplerinin iç siyaseti, rent kollamanın ve koalisyon kurmanın küçük bir laboratuvarıdır. “Kamu tercihi teorisi kimin?” sorusu burada pratik bir cevaba dönüşür: Hepimizin, çünkü kuralların kime yaradığına dair içgörüler, sahadaki oyunun sonucunu değiştirir.

Dijital platformlar ve içerik moderasyonu

Algoritmik içerik sıralaması, raporlama sistemleri, topluluk kuralları… Platformların “kamusal meydan”a dönüşmesiyle birlikte, kamu tercihi mantığı—özellikle gündem belirleme ve azınlık hakları—moderatör politikalarının kalbine yerleşiyor. Hangi kural kimleri görünmez kılıyor? Hangi teşvik hangi davranışı tetikliyor?

Gelecek: Veri çağında kamu tercihi, yapay zekâ ve “algoritmik bürokrasi”

Quadratic voting’den DAO’lara: Yeni oy teknolojileri

Oy gücünün yoğunluğu ile azınlık tercihinin yoğunluğunu dengelemeyi amaçlayan deneysel oylama biçimleri; blokzincirdeki DAO’ların token-ağırlıklı kararları; kamu hizmetlerinde katılımcı bütçelemenin dijital sürümleri… Yarın, kamu tercihi yalnızca “kim neye oy verdi?” sorusunu değil, “oyun kuralları nasıl tasarlandı ve hangi veriyle çalışıyor?” sorusunu da merkez alacak.

Algoritmik bürokrasi ve hesap verebilirlik

Yapay zekâ destekli karar destek sistemleri, ihaleden sosyal yardıma kadar kamunun damarlarına yayılıyor. Şeffaflık, açıklanabilirlik ve önyargı denetimi; kamu tercihi literatürünün “teşvik—kural—çıktı” üçgenini yeni bir ölçeğe taşıyacak. Bu kez lobi yalnızca koridorlarda değil, kod depolarında ve veri etiketlerinde yapılacak.

Sonuç: “Kamu tercihi teorisi kimin?” sorusunun adil cevabı

Eğer tek bir imza gerekiyorsa, elbette Buchanan ve Tullock’u anmak gerekir; fakat bu, yalnızca afişte yazan isimdir. Perde arkasında Wicksell’den Arrow’a, Downs’tan Olson’a, Niskanen’den Stigler ve Krueger’e uzanan kolektif bir akıl yürüyüşü vardır. Bugün ise bu yürüyüş; açık kaynak topluluklarından spor kulüplerine, dijital platformlardan algoritmik bürokrasiye kadar genişleyen bir sahada devam ediyor. “Kamu tercihi teorisi kimin?” Hepimizin—çünkü oy verdiğimiz kurallar, sonunda hepimizin hayatını biçimlendiriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money